MAZLUMDER Genel Merkezi: Hukuksuz Olağanüstü Genel Kurula Katılmayacağız!

HUKUKSUZ SÜRECİN SON AŞAMASININ ORTAĞI OLMAYACAK ve OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULA KATILMAYACAĞIZ

MAZLUMDER bünyesinde ilk kez Mayıs 2016’da mahkemeye başvurarak talep edilen Olağanüstü Genel Kurul, hukuksuzluk ve keyfiliğin hakikate baskın geldiği bir sürecin sonunda, 19 Mart 2017 tarihinde yapılacak gözükmektedir. Bu aşamada; hem kurum içi çalışma barışını hem de İnsan Hakları mücadelesini büyük ölçüde zedeleyen bu sürecin nasıl işlediğini kamuoyuna arz etmek isteriz. Şöyle ki;

İstanbul Şubesi’nin başını çektiği bir grup arkadaşımız Şubat 2016da Mersin GYK toplantısında bu konuyu gündeme getirmiş, önce GYK üyelerinin 1/5 ile Olağanüstü Genel Kurul’a gitmek istemiş, bunun üzerine Türk Medeni Kanunu 75. maddesinde düzenlenen ve MAZLUMDER tüzüğüne aynen alınan “Genel Kurul, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin başvurusu üzerine, yönetim kurulunca olağanüstü toplantıya çağrılır.” kısmı hatırlatılmıştır. Bunun üzerine bu defa delegelerinin 1/5’inin imzası ile bu yapılmak istenmiştir. 192 delegenin imzası Genel Merkeze gönderilmiş, ancak yasa ve tüzüğümüzün açık hükmü karşısında bunun mümkün olmadığı bir kere daha ifade edilmiştir.

Nisan 2016 tarihinde Ürgüp’te yapılan GYK toplantısında uzun saatler boyunca hem hukuki açıdan, hem de kurumsallık açısından ve farklı gerekçelerle birlikte sükunetle tartışılan bu talebin müzakereleri esnasında derneğimizin halihazırdaki tüzüğünün ilgili maddeleri tartışılmış ve talebin, tüzüğümüzün 15/b maddesindeki şartları sağlamadığı yönündeki hukuki görüş ağırlık kazanmıştır.

Yukarıda alıntılanan madde, Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı için, çağrıda bulunma yetkisinin delegelerin değil dernek üyelerinin 1/5'ine verildiğini ortaya koyan bir niteliğe haizdir.  Bu sebeple, yaklaşık 7.000 üyesi bulunan MAZLUMDER’in 192 üyesinin çağrısına istinaden olağanüstü bir kongreye gitmesinin, tüzükteki mevcut maddelere istinaden yeterli şartları taşımadığı şeklinde değerlendirilmesi de makul karşılanmalıdır.

Konuyla ilgili görüş ayrılığında uzlaşma sağlanamadığının anlaşıldığı noktada ise hem bazı GYK üyeleri hem de Genel Başkan Ahmet Faruk Ünsal tarafından aşağıdaki öneriler dile getirilmiştir: 

i.) Kanun ve dernek tüzüğündeki yeterlilik şartları sağlamadığından OÜGK talep eden arkadaşlarımız, delege yerine üye sayısının 1/5’inin desteğini bulmak üzere çalışmalarına devam edebilirler. 

ii.) İmzaların talep için yeterli olduğu yorumunu yapan arkadaşlarımız, kanun ve tüzüğün ifadeleri ışığında Dernekler Masası’ndan konuyla ilgili görüş sorabilirler; eğer alınan görüş, hukuken bu yorumun da geçerli olduğu yönündeyse, sunulan imza sayısıyla OÜGK yapılabilir. 

iii.) Mevcut imza sayısının yeterli olduğunu savunanların yasal bir sürece başvurmaları halinde herhangi bir hak kaybı yaşamamaları için karar defterine “192 delegenin Olağanüstü Genel Kurul yapılması ile ilgili talebi detaylı bir şekilde müzakere edilmiş Dernek Tüzüğü’nün 15/b ve Medeni Kanunun 75. maddesi gereği yeterli imza toplanmamış olması sebebiyle Olağanüstü Genel Kurul tayinine yer olmadığına Divan Başkanlığınca karar verilmiştir.” şeklinde bir karar yazılabilir ve böylece talep sahipleri uygun gördükleri yasal işlemler için bu kararı gerekçe gösterebilirler 

iv.) Tüzüğümüze göre Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı, üyelerin 1/5’i tarafından talep edilebileceği gibi, böyle bir talep olmadan da, aynı talebi paylaşan GYK üyesi arkadaşlarımız da arzu ederlerse, bunu GYK gündemine sunabilir; karar için gereken oylama yapılabilir ve bu yöndeki talep kabul görürse, doğrudan GYK kararı ile de olağanüstü kongre toplanabilir. 

v.) Her kurumda olabileceği gibi MAZLUMDER’de de iç işleyişle ilgili görüş ayrılıkları ve bazı sorunlar yaşanabilmektedir. Eğer arkadaşlarımız da arzu ederse, sorunların çözümüne yönelik olarak Merkez Yürütme Kurulu (MYK) düzeyinde -Genel Başkan dahil- her türlü değişikliğe gidilebilir; MYK üyesi herkes için tek tek değerlendirme yapılabilir ve MYK yenilenebilir.

OGK maddesi üzerinde uzun saatler boyunca yapılan istişare, müzakere ve mütalaa süreci tamamlandığında, yukarıdaki önerilerin hiçbiri maalesef olağanüstü kurula gidilmesini isteyen arkadaşlarımız tarafından dikkate alınmamıştır. Yalnızca, delegelerden toplanan 192 imzanın yeterliliği üzerinden oylama yapılarak OÜGK tarihinin belirlenmesinde ısrar edilmiştir.

Kararın istedikleri şekilde çıkmaması üzerine OÜGK isteyen arkadaşlarımız, maalesef salonu terk ederek, genel yönetim kurulu toplantısından ayrılmışlar; geri dönmeleri ve toplantıya devam etmeleri yönündeki tüm girişimleri ise karşılıksız bırakmışlardır. Hatta Genel Sekreter Leyla Demir karar defterini de alarak toplantı salonunu terk edenlere katılmıştır.

Birçok arkadaşımız 26 yıllık MAZLUMDER tarihinde böyle bir şey yaşanmadığını, bunun yanlış olduğunu kendilerine söylemiştir. Toplantıya devam edilmiş, bu ihtilafın sulhen giderilmesi gerektiği sonucunda uzlaşılmış, 4 kişilik bir ekip seçilerek, olağanüstü genel kurul talep edenlere sulh görüşmesi yapmak üzere gönderilmiştir. Bu ekipteki arkadaşlarımız, mevcut GYK üyeleri içinden üzerinde uzlaşılan yeni bir Merkez Yönetim Kurulu oluşturmayı, hatta gerekli görülürse MAZLUMDER Genel Başkanını da değiştirmeyi, bu şekilde olağan genel kurula kadar derneği götürmeyi teklif etmişlerdir. Muhatapların cevabı ise, “biz yola çıktık sonuna kadar gideceğiz”, olmuştur. OÜGK talep eden muhataplar ise daha sonra, İstanbul’da basın açıklaması eşliğinde, şenlik havasında MAZLUMDER tüzel kişiliği aleyhine dava açmışlardır.

Bu süreçte OÜGK talep eden bu arkadaşlarımızın, çoğunda kendi emekleri de bulunan raporları sanki yeni okumuş gibi kamuoyu önünde politik tartışmaların aracı haline getirmeleri üzücü bir durum olmuştur. Bilinmelidir ki; raporlama çalışmalarının tümüne bütün MAZLUMDER şubeleri davet edilmiş, katılanların hazırladığı raporlar yine bütün şubeler ve GYK üyeleri ile paylaşılarak gelen eleştiri ve öneriler ışığında revize edilmiş ve öyle yayınlanmıştır. Elbette MAZLUMDER de insanlardan müteşekkil bir kurumdur ve hatadan azade olmadığı gibi yanlışı çekinmeden düzeltme yoluna gitmektedir. Ancak raporlama çalışmalarına katılmayarak, görüş belirtmek suretiyle dahi olsa katkısını esirgeyenlerin, kamuoyu önünde raporlara dair suçlayıcı dil kullanmaları her şeyden önce emeğe saygıyla ve kardeşlik hukukuyla bağdaşmamaktadır.

OÜGK talep edilen davanın karar duruşmasından bir önceki duruşmada, mahkeme hakimi, davacı Ramazan Beyhan vekiline dönerek açıkça, “tüzüğünüzde ‘üye’ yazıyor, ‘delege’ demiyor, bu tüzüğü değiştirmedikçe, delege ile olağanüstü genel kurul isteyemezsiniz.” dediği halde, sonrasında dosyayı bilirkişiye sevk etmiş, hukuki bir konu olduğu için bilirkişiye sevki yanlış olan bu konuda, bilirkişi kanun metni ve tüzük 15/b maddesini zikrettikten sonra, hiçbir mantıki bağ kurmadan, hiçbir içtihat veya doktrindeki kanaati paylaşmadan, keyfi bir yorumla, bu delege çağrısının yeterli olduğuna ilişkin rapor tanzim etmiştir. Rapora itirazımız, hatta raporda bahsedilen bir davanın açıldığı ve devam ettiği, o davanın bu davayı doğrudan etkileyeceği, bu sebeple bekletici mesele yapılması, ayrıca yeniden bilirkişi incelemesi istemimiz, hiçbir şekilde incelenmeden, anlam veremediğimiz bir şekilde reddedilmiştir.

Sanki bir önceki celse o sözleri söyleyen hakim gitmiş, yerine başkası gelmiş gibi bir tablo oluşmuştur. Bununla da kalınmamış, kısa kararda olmayan bazı hususlar gerekçeli kararda hüküm kısmına yazılmış, hatta kararın infazı hakimin işi olmadığı halde, yazı işleri müdürü görevlendirilerek derneğe gidilip mahallinde kayyumların işine başlamasının temini gibi, izahta zorlandığımız bir karar verilmiştir. Derneklerin organlarına ilişkin kararlar, şahsın hukukuna ilişkin olup, kesinleşmeden işleme konulamayacağı, Yargıtay içtihatlarında ve hukukçu uzmanların görüşlerinde çok açık olduğu halde, kesinleşme beklenmeden yani istinafın sonucu beklenmeden olağanüstü genel kurul ilan edilmiştir. Bu açıkça hukuksuz ve keyfidir. Tarafımızdan İstinaf Mahkemesine itiraz edilmiş olup, kararın bozulması halinde, yapılacak olan Olağanüstü Genel Kurul yok hükmünde olacaktır. Ayrıca, bundan yaklaşık 20 gün önce Genel Yönetim Kurulu tarafından 13-20 Mayıs 2017 tarihi için yani yaklaşık 2 ay sonrası için Olağan Genel Kurul ilan edilmiş bulunmaktadır. Bugün bir Olağanüstü Genel Kurul yapılsa bile, bu genel kuruldan 2 ay sonra yani normal zamanında olağan genel kurul yasa gereği yine yapılmak zorundadır.

İstinaf Mahkemesi tarafından karar bozulmasa bile, zaten 2 ay sonrasında Olağan Genel Kurul yapılacakken, ısrarla, hukuksuz ve keyfi olarak derneği OÜGKa götüren İstanbul Şube ve destekçilerinin bu uzlaşmaz ve çatışmacı tavrının; 26 yıllık dernek teamüllerine, derneğin geleceğine ilişkin yıkıcı ve parçalayıcı etkileri olacağı izahtan varestedir.

Öncelikle; Olağan genel kurul takvimine göre, İstanbul Şubesi, en geç 12 Mart tarihinde yapması gereken Şube Olağan Genel Kurulu’nu aynı şubeden kayyum olarak atanan  çağrıcıların, hukuksuz bir şekilde ilan ettikleri Olağanüstü Genel Kurul tarihi olan 19 Mart’tan 1 hafta sonra, 25 Mart tarihinde yapacağını duyurmuştur. Bunun nedeni, İstanbul Şubenin,  mevcut delege listesi üzerinden oldukça şaibeli bir üstünlük elde etmiş olması ve bu eski delege listesi üzerinden OÜGKa gitmeyi planlamış olmasıdır. Zira; 29 Mart 2015’te yapılan İstanbul Şube Genel Kurul Delegeleri’nin seçimi şaibelidir. Şöyle ki; hazirun cetvelinde 1278 kişinin şube genel kuruluna katıldığı, divan tutanağı ile bildirilmişse de, bu toplantıda sadece 230 üye oy kullanmıştır. Medeni Kanunun 81.maddesine göre “Genel kurul kararları toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile alınır” emredici hükmüne göre, 640 seçmenin oyunu alamayan yönetim seçilmemiş demektir. İki listenin yarıştığı bir kurulda katılanların kahir ekseriyetinin oy kullanmamış olması akla uygun olmadığına göre bu katılım listesi şaibelidir. 1278 kişi üzerinden 15 kişi için 1 delege hesabıyla seçildiği belirtilen 85 delege de aslında seçilmemiştir. Bu oranın oy kullanan ve genel kurula gerçekten katıldığı anlaşılan 230 üye üzerinden hesaplanması gerekmektedir. Buna göre de İstanbul Şube genel kurulundan 15 delege seçilebilmektedir. 70 delege ise hileli olarak fazladan gösterilmiştir. Bu şaibeli genel kurulla ilgili olarak İstanbul Şubenin bir üyesi tarafından Genel Merkeze şikayette bulunulmuş Genel Merkez bu şikayet üzerine İstanbul Şybesi'nden genel kurul imzalı evraklarını, hazirun listesini istemiş ama İstanbul Şubesi maalesef evrakları göndermemiştir. İstanbul şubesinin bu tavrını şaibenin saklanması olarak değerlendiren bir şube üyesi Genel Merkeze karşı dava açmış olup, bu dava halen devam etmektedir. İşte şimdi 19 Mart 2017 tarihinde, çoğunluğunu bu hukuksuz delegelerin oluşturduğu bir olağanüstü genel kurul yapılmaya çalışılmaktadır.

Meselenin esası İstanbul Şubemizin, tüm MAZLUMDER şubelerinin eşit olduğu temel prensibini kabul etmeyerek, şaibeli bir delege çoğunluğu üzerinden elde ettiği güç ile Genel Merkez ve diğer şubeler üzerinde vesayet kurma çabasıdır. Bizler herhangi bir şubenin ne genel merkez ne de başka şubelere şaibeli bir sayısal çoğunluk üzerinden vesayet kurmalarını kabul etmeyeceğimizi yineliyor, güce değil, hakka boyun eğmeye devam edeceğimizi, hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi, bu hukuksuz ve keyfi olağanüstü genel kurula katılmayacağımızı üyelerimize ve kamuoyuna saygı ile ilan ediyoruz. 18.03.2017

MAZLUMDER Genel Merkezi

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2017-03-19
Okunma Sayısı : 811
Şube ve Temsilcilerimiz
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği -
Adres:
E-posta: | Telefon: | Faks:

Ziyaretçi Sayımız : 4644803